SABRETMEK
"Sabretmek," kelimesi hayatın karmaşık dokusunda
özel bir yer edinmiştir. Üzüntü, sıkıntı ve belalarla karşılaştığımızda
içimizdeki direnci ortaya koyma eylemi olarak tanımlanır.
Bu kavram, bir hedefe ve hayale doğru uzanan derin bir
süreçle başlar.
Hayatın çeşitli alanlarında, istediğimiz sonuçları elde
edemediğimizde, hızlı bir şekilde vazgeçme eğilimindeyiz.
İlişkilerde, iş hayatında, hayallerde ve hedeflerde
yaşadığımız birçok deneyimde sabrın ne kadar kıymetli olduğunu fark ederiz. Bu
süreçte sabretmek, olumsuzlukları olumluya çevirmek adına sergilenen bir
metanet örneğidir.
Ancak, neden
sabretmeliyiz?
İş hayatında karşılaştığımız durumlar, istemediğimiz veya
hayal etmediğimiz sonuçlarını doğurabilir. Bu durumlar karşısında öfke ve
hırsla hareket etmek, sağlıksız kararlar almanıza neden olabilir.
Gerçekte, doğru olanın ne zaman karşımıza çıkacağını
bilemeyiz. Emek verdiğimiz bir işin beklediğimiz karşılığını hemen
alamayabiliriz; belki de gerçekleşmesi için birkaç deneme daha gerekebilir.
İşte tam da bu noktada, her başarı hikayesinin ardında
başarısızlıklarla dolu bir geçmişin bulunduğunu hatırlamak önemlidir.
İlişkilerde de durum benzerdir. Sorunsuz ve istenilen gibi
bir ilişki arzusuyla hareket etmek, olumsuz durumlar karşısında hemen tepki göstermeye
ve ilişkiyi sonlandırmaya neden olabilir.
Ancak, sabır ve saygı değerlerini benimsediğimizde, doğru
kararlar ve pişmanlık duymayacağımız adımlar atma yolunda ilerleyebiliriz.
Mevlana'nın derin sözleriyle ifade edildiği gibi,
"Sabret ki her şey hissettiğin gibi
olsun, sabret ki her şey gönlünce olsun."
Bu sözler, sabrın sadece bir bekleyiş değil, aynı zamanda içsel bir dönüşüm ve doğru zamanın bilincinde olma süreci olduğunu hatırlatır. İçsel dengeyi bulmak ve olumsuzlukları olumlu bir perspektifle ele almak için sabrın kılavuzluğunda yol almak, yaşamın anlamını derinleştirebilir.
Serhat Kemal YILDIZ